Sosyal Medya

Siyaset

FET֒nün 16 Nisan kampanyası-Yasin Aktay

FETÖ kendi kampanyasını sadece referandumda “hayır” oyu vermeye teşvik etmek üzere kullanmıyor. Şeytani zekası ve hareket tarzıyla yürüttüğü kampanyayla Türkiye'ye karşı uluslararası çevreleri kışkırtarak hareket ediyor. Dış istihbarat örgütleriyle iş tutuyor, dış basını Türkiye aleyhine yönlendirecek her türlü manipülasyonu yapıyor ve kötü bir Türkiye algısı üretebilmek için elinden geleni yapıyor. Kendini kurtarabilmek için Türkiye ile bütün dünyanın arasını bozmaya ahdetmiş gibi.



Referanduma doÄŸru hızla yol aldığımız bu günlerde “hayır” kampanyasının en aktif ve etkili çalışanlarının FETÖ olduÄŸu görülüyor. CHP'nin bu kampanyada söylediÄŸi ve akılda kalan hiçbir fikir veya argüman yok. EzberlenmiÅŸ bir zikir gibi telaffuz edilen “tek adam”, “diktatörlük” gibi lafların bir kelime ötesi yok. KılıçdaroÄŸlu'nun “baÅŸbakan bir partiden, cumhurbaÅŸkanı baÅŸka bir partiden olduÄŸunda ne olacağını niye anlatmıyorlar?” sorusu, bizzat kendisinin bile yapılacak deÄŸiÅŸikliÄŸe ne kadar ilgisiz ne kadar yabancı olduÄŸunu gösterdi zaten.
 
O saatten itibaren aslında CHP referandum tartışmasından fiilen düşmüş oldu. KılıçdaroÄŸlu'nun kendini savunmak için yaptığı açıklama da zaten AK Parti ve MHP'nin baÅŸtan itibaren kuvvetler ayrılığı ve yürütmedeki fren-denge mekanizmasıyla ilgili tezlerini bilmeden doÄŸrulamış oluyordu. Çünkü ilk turda seçilemeyen bir cumhurbaÅŸkanının mensubu olduÄŸu partinin parlamentoda yasamayı tek başına yapamayacak bir sayıda kalmasının cumhurbaÅŸkanını zayıflatacağını ve bunun bir sorun oluÅŸturacağını söyleyiverdi KılıçdaroÄŸlu. Aslında böylelikle, bu ihtimalin sürecin başından beri bıkmadan tekrarladığı “tek adam” veya “diktatör” ihtimalini yok ettiÄŸini görmeyip alışık olduÄŸu üzere yine yürüyen merdivenlere tersten binmiÅŸ oldu.
 
Dolayısıyla CHP'nin düşmüş olduÄŸu bir durumda “hayır” kampanyasının asıl büyük yükünü FETÖ'nün (ve hakkını yemeyelim doÄŸuda son zamanlarda sahaya daha etkili girme teÅŸebbüsleriyle PKK'nın) sırtladığını görüyoruz.
 
FETÖ ise kendi kampanyasını sadece referandumda “hayır” oyu vermeye teÅŸvik etmek üzere kullanmıyor. Åžeytani zekası ve hareket tarzıyla yürüttüğü kampanyayla Türkiye'ye karşı uluslararası çevreleri kışkırtarak hareket ediyor. Dış istihbarat örgütleriyle iÅŸ tutuyor, dış basını Türkiye aleyhine yönlendirecek her türlü manipülasyonu yapıyor ve kötü bir Türkiye algısı üretebilmek için elinden geleni yapıyor. Kendini kurtarabilmek için Türkiye ile bütün dünyanın arasını bozmaya ahdetmiÅŸ gibi.
17-25 Aralık yargı darbesi girişiminin omurgasını oluşturan Halk Bankası davasını Amerika'nın gündemine taşıyarak Türkiye'yi Amerikan yargısına yargılatma ihanetini bile üstlendi. Bugünlerde Halk Bankası'nın genel müdür yardımcısının Amerika'da tutuklanmasına yol açan süreç tamamen FETÖ'nün kışkırttığı bir süreç. Bu hareketiyle ihanet çıtasında ulaştığı seviyeyle ne kadar övünse az.
 
Avrupa ülkelerinin Türkiye'deki “hayır” kampanyasında bütün ilkelerini, kriterlerini ve teamüllerini hiçe sayarak, askıya alarak yer almalarında FETÖ'nün katkısı da inkar edilemez bir gerçek.
Almanya'nın Türkiye'ye karşı ortaya çıkan tutumunda FETÖ'nün Almanya içinde oluşturmaya başladığı paralel sızmaların önemli bir payı var. Ancak bu paralel sızmalar Almanya içinde de ciddi bir devlet krizine yol açacak gibi görünüyor. Çünkü dünkü yazısında arkadaşımız Abdullah Muradoğlu'nun detaylarıyla ortaya koyduğu gibi, FETÖ, Türkiye'de yaptığı paralel sızıntılarla aynı yolu deneyerek Almanya içinde de fitnesini tesis etmiştir.
 
Devlet hiyerarşisini Almanya'nın güvenliğini ve resmi dış politikasını tehlikeye sokacak şekilde etkilemeye çalışmış neticede Almanya ve Türkiye arasına bir fitneyi sokmaya çalışmıştır. Almanya'nın siyasi aklının yol yakınken bu etkinin farkına varıp kendi tedbirlerini alması hem kendi hayrına hem de iki ülke ilişkilerinin hayrına olacağı açıktır.
 
FETÖ'nün 16 Nisan referandumu için tek hazırlığı bunlar değil tabii. Türkiye'de de başka türlü etkili olmaya çalışıyor. Alttan alta sürekli bir darbe ihtimalini toplumun gündeminde canlı tutmaya çalışıyor olduğu gözden kaçmıyor. Bütün unsurlarıyla ülkeye ve millete her türlü zararı verip her türlü ihaneti yapabileceklerinden zaten kimsenin kuşkusu yok. Ulaştıkları takiye performanslarıyla her kılığa girebildiklerinden de. Ancak darbe veya yeni bir kalkışma ihtimalini gündemde tutmaları, neticede kendilerine karşı alınacak daha etkili tedbirleri harekete geçireceğinden dolayı, gerçekten darbeye hazırlanan aktif bir ekibin akıl kârı olamaz. Gerçekten darbe yapacak bir cunta, darbe girişimini bu kadar aleni bir biçimde önceden ihbar etmez. Hatta mümkün mertebe bunu gizlemeye, kamuoyunu yanıltarak darbe anına kadar uyutmaya çalışır.
 
O yüzden bu söylentilerin amacı bir darbenin önden meydan okumasından ziyade bir psikolojik harp taktiği olarak okunmalı. Bu harbin en önemli amacı bir yandan kendi taraftarlarının psikolojisini yüksek, kuyruğu da dik tutmak, bir yandan da toplumda ciddi bir güven bunalımına yol açarak karşı cepheye bu şartlarda olabilecek en büyük zararı vermektir.
 
DoÄŸrusu “güven” bir toplumun en güçlü sosyal sermayesidir. Birbirlerine güvenini kaybetmiÅŸ insanların birlikte ortak bir iÅŸi baÅŸarmaları mümkün olmaz. Sinerjisi güçlü, kurucu iradesi olan bir topluma verilebilecek en büyük zarar da birbirlerine güvenlerini yok edecek hamlelerdir.
Su uyur, düşman uyumaz. Son derece uyanık olmak lazım o yüzden. Ancak bu uyanıklık aynı cephede savaşanların birbirlerine güvenlerini aşındırmasına, yok etmesine de fırsat vermemeli.
Bir firmanın 1 Nisan reklamı üzerinden hızla harekete geçen darbe karşıtı duyarlılık her şeyden önce, toplumdaki teyakkuzun seviyesini göstermek açısından umut vericidir. Bu münasebetsiz reklamın gerçek amacı veya niyeti üzerinde gerekli soruşturmalar elbette yapılacaktır. Ancak bu vesileyle FETÖ'cü unsurların toplumu küstahça tehdit etmek ve toplumda bir tedirginlik oluşturmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyor olduklarına dikkat etmek gerekiyor.
 
Bu taktikle hedefledikleri şey toplumsal güven ve inançtır. Toplumu kendileri gibi hainlere, darbecilere ve uşaklığını yaptıkları emperyalistlere karşı en dirençli kılan duyguları hedef alıyorlar. Buna elbette teslim olmamak gerekiyor. 15 Temmuz zaferini ortaya koymuş bir toplumun bunlara pabuç bırakacağını herkes bilmeli.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.